Sıradan Bir yolculuk – Eren Kasapoğlu – 2.

12. Yerli Bilimkurgu Yükseliyor Kısa Öykü Yarışması İkincisi

Rutin Kontrol Raporu

“Örümcek, kayda başla!”

Geminin iletişim ağı ve işletim sistemleri de dâhil tüm elektronik cihazlarını yönetebilen yapay zekâ, bizim verdiğimiz isimle “Örümcek”, çağrıma cevap vermiyor. Sistem arızasını elle telafi ediyorum. Birkaç düğmeye basınca, sesli kayıt sistemi devreye giriyor.

“Kayda ait yaklaşık dünya tarihi: Mart, iki bin dört yüz sekiz. Yolculuğumuzun neredeyse ortasındayız. Standart bakım işlemleri için üst uzaydan çıktık. Bir ay sürmesi beklenen bakım sürecinde henüz ilk haftadayız. Bilinmeyen bir sebepten ötürü, elektronik sistemlerin bir kısmında ve Örümcek’te hatalar oluşmaya başladı. Hata tespiti yapılır yapılmaz…”

“Kaptan, kaptan!”

İçinde yaklaşık dört bin kişinin yaşadığı, dünya teknolojisinin uç sınırlarında tasarlanmış, dev bir uzay kruvazörünü yönettiğim “kaptan köşkünde”, sesli kaydın ortasına dalan şuursuzu durduracak bir giriş-çıkış sistemi yok. Neden; çünkü modern tasarım mimarisi böyleymiş.

Kaydı durduruyorum. Karşıma gelen, ter içindeki tip hiç hoşuma gitmiyor. Önemli bir sorun olmalı. Gidip, kontrol panelinin yanına bıraktığım, yarısına kadar viski dolu bardağı alıyorum. Tekrar karşı karşıya geliyoruz.

“Efendim, birbirini tetikleyen ve sistemin kırmızı kod vermesine neden olan hataların kaynağını bulduğumuzu düşünüyoruz.”

Viski olan elimle bir jest yapıp, devam etmesini istiyorum. Jesti yanlış anlıyor. Elimden içkiyi alıp, kafasına dikiyor. “Teşekkür ederim, efendim!” diyor, şuursuz. Sabırsızca “Nedir problem?” diye soruyorum. Beni bilenler, patlamaya hazır bombanın farkında, huzursuzca yerlerinde kıpırdanıyorlar. Şuursuz anlatmaya başlıyor:

“Olay, makine dairesindeki kontrol sırasında, baş usta Ramos, üst uzay motorunun kuantum ateşleyicisini kontrol ederken cereyan etmiş. Efendim… Baş usta Ramos… Bir şanssızlık olmuş.”

“Ne olmuş, söylesene?” Bağırmamla tüm dünya susuyor. Şuursuz, sahne ışıkları altında ter olup akıyor.

“Kaptan… Baş usta Ramos, ateşleyicinin içerisine yanlışlıkla çay dökmüş.”

Çayın geri kalanı kafamdan aşağı dökülüyor.

Bir Termos Çayın Hatırı = Δx2+Δy2+Δz2+Δ(ct)2

Ramos bir sanatçı, yıkılmaz bir çınar. Kuantum ateşleyicisinin ilk testlerine katılmış ve hatta ateşleyici emniyetine dair ek bir parçanın tasarlanmasında rol almış. Tabi bu dediğim otuz sene öncesi. Karşımda iki büklüm durur, gözlerini diktiği yerden bir mucize beklerken, hayatı ve bahtsızlığımı sorgulatıyor bana.

Bir şey demeden önce dönüp, hemen arkamda, havada asılı duran dev küreye bakıyorum. Atmosfere sinsice bırakıldığı gün, belli bir aralıktaki tüm radyo frekanslarından yaptığı yayınla kendini ilan etmesi geliyor aklıma. Anlamadığımız bir dilde yapılan yayını çözene kadar korkudan kafayı yemiştik.

Cisim, şaşmaz biçimde evrendeki belli bir noktayı, doğru uzay-zaman yapısına göre gösteren, yarı saydam küre şeklinde bir tür pusulaydı. Uzay-zamana göre sürekli değişen koordinatlar, yine yaratıcılarının kodlamasıyla, radyo frekansı olarak yayınlanıyordu.

Dünyamızın posta kutusuna bir davetiye bırakılmıştı ve icabet etmemek dünyalılığa sığmazdı. Üst uzay teknoloji devrimi hâlihazırda olmuş, hatta noktadan daha uzaktaki galaksi ve yıldız sistemlerine çoktan gidilmişti; dolayısıyla altyapı hazırdı.

Dalgınca gizemli pusulaya ve hemen yanında tuttuğum gözbebeğim, kompakt müzik çalara doğru gidiyorum. Hafızasındaki listeden bir Bach parçası seçiyorum. Sakinleştirici barok müziği hemen etkisini gösteriyor. “Hatalıysam düzelt Ramos: Kuantum tetikleyicisi, üst uzay motorunun en önemli parçalarından. Aynı zamanda akıllı sistemin, geminin hareketlerini yönetmek için direkt bağlı olduğu birkaç parçadan biri. Bu da aslında neden arızanın Örümcek’e kadar sıçradığını gösteriyor.” Usta Ramos, ben konuşurken yavaşça kafasıyla onaylıyor. “Peki, anlamadığım tek bir nokta var,” diyorum, “bu sıçtığımın çayının orada ne işi vardı?”

Bu tepkiyi bekleyen Ramos irkilmiyor bile. “Termostaydı…” diyor, “Ağzını hep kapatırım. Maalesef büyük bir şanssızlık eseri… Yani bunu söylemek zorundayım… Arkadaşlar, ben tam da çayı içerken ufak bir şaka yaptılar. Onlar korkutunca, ben çayı termosla birlikte…”

Gözlerime bakıyor. “Rahmetli annemin hediyesiydi o termos. Kısa devre olunca, o da yandı, gitti.” diyor, büyük bir hüzünle.

İlk İzlenim Önemlidir!

Ramos Usta’ya şaka yapan iki hıyarı, geminin en karanlık odasına kapattırıyorum. Usta’yı sertçe uyarıyorum. Zaten çay içemeyeceğini, termosun kullanılamaz halde olduğunu tekrarlıyor. İnanılmaz! Ne olursa olsun, ustaya dokunamam, şu an değil.

Durumun önemi büyük olduğundan, hemen eyleme geçmek istiyorum. Müzik çalarda bu kez Bernstein açıyorum. On dakika içinde kurmaylarımı karşıma diziyorum. Farklı kontrol noktaları belirliyoruz. Gemide her türlü yedek parça var; ancak bu parçaları konuşturacak, Örümcek’i var eden yazılım da bozuk donanımın içinde. En çetrefilli kısım bu gibi görünüyor. Günde on sekiz saat sürecek, ağır bir çalışma programı planlıyor, kendimize bir hafta süre veriyoruz.

Toplantıdan sonraki dördüncü saatte, kurmaylarımı ziyaret edip durum kontrolü yapıyorum. Bir kurmayı üç teknisyeniyle beraber, bir toplantı odasında poker oynarken yakalıyorum. Derhal hepsini birden geminin başka bir deliğine tıktırıyorum. “Biz hızlıca kontrollerimizi yaptık.” diyor, kurmayım savunmasında. Sırf “yaptık” dediği işe başlayabilmeleri için, ilgili bölümün kontrol mekanizmalarını kapatmaları bile daha uzun sürer.

Bir hafta geçiyor. İlk raporlar pekiyi değil. Başladığımız noktanın bile gerisindeyiz. Kısa devrenin tetiklediği, özellikle bilgi işlem parçaları, zincirleme şekilde başka arızalara sebep olmuş. Kafamızda kara bulutlarla ayrılıyoruz. O gün nükleer motorlarla hareket emri veriyorum. Rotamızı hala görebiliyoruz; ancak nükleer güçle oraya ulaşmamız binlerce yıl sürebilir. Kruvazörün botanik sistemler yöneticisi yemek sırasında, nükleer motorlarla boşuna uzayı kirlettiğimizden yakınıyor. Uzayı! Cevaplamadan yanından ayrılıyorum.

Hiçbir çözüme ulaşamadığımız, tam bir buçuk ay geçiyor…

Nihayet, uzayda dururmuşçasına bir yavaşlıkta ilerlerken haber geliyor. Radarda görülen cismin mükemmel konik şekli, onun birileri tarafından inşa edildiğini anlatıyor. Bu da yetmiyor, uzaylı pusulasıyla aynı frekansta yayın yaparak yaklaşıyor. Sonraları “Aptala anlatır gibi.” diyor güvenlik subayımız, “Korkmayalım veya onlara zarar vermeyelim diye, aynı yayını yaparak geldiler.”

Küçük gemi, kendini kruvazöre mükemmel şekilde kenetliyor. Kapılar açılıyor, heyecandan nefes borularımız kapanıyor. İçinden çıkan yaratığı tanımlamak zor. Yarı saydam, dev bir hücreye benzetiyorum. Ne yapacağımızı bilmeden, öyle bakıyoruz. Yanımızdan sessizce, havada süzülerek geçerken, bir “merhaba” bile demiyor.

Yaratığı köpek sürüsü gibi takip ediyoruz. Kaptan köşküne ve hatta doğruca pusulaya doğru gidiyor. Pusulaya gelmeden önce, vücudundan çıkan bir dokungaçla kontrol paneline dokunuyor. İki dakika sonra dokungacı geri çektiğinde, her şeyi düzeltmiş olduğunu, ancak o gittikten sonra anlıyoruz. Pusulanın yanına geliyor ama ona dokunmuyor. Onun yerine, müzik çalarım aniden kendi kendine havalanıyor. Havada büzüşüp, görünmez eller tarafından ufak bir bilye oluncaya kadar presleniyor. Bilye tok bir sesle yere düşüyor.

Tüm bunlar olduğunda pusulanın frekansı da değişiyor. Eskisinden biraz daha farklı bir noktayı göstermeye başlıyor. Uzaylı tekrar gemisine doğru süzülürken, tam yanımda durup bir ses çıkarıyor. Belki, bir kelime… Gemisine binip, kayboluyor.

Ramos’la durum değerlendirmesi yapıyoruz. “Müzik çaların radyolu sistemi sebep oldu.” diyor, “Radyo çalmasa da yaydığı frekansla pusulanın koordinatlarını etkilemiş olmalı. Müdahale etmeselerdi, muhtemelen boşuna gidip gelecektik”. Elimdeki ağır bilyeye bakıyorum. “Geberip gidecektik…”

“Ne dedi acaba?” diyorum, kendi kendime… Demez olaydım; Ramos büyük bir ciddiyetle yanıtlıyor: “Küfretti galiba.”

Yolculuk hazırlıkları çaysız devam ediyor.

Bunlar da ilginizi çekebilir...

Üzgünüz - Yoruma Kapalı

"Once upon a time in the future: 2121" (Aka: Bir Zamanlar Gelecek: 2121)

Sıcak Kafa / Afşin Kum

HİLE – Bölüm – 1

KUTU – Bölüm – 1

Voidrunner

Kategoriler

Ziyaretçiler

Bugün: 243
Bu hafta: 1482
Toplam: 338052