Fezaya Karşı – Gökçe Mehmet AY

4. Yerli Bilimkurgu Yükseliyor Kısa Öykü Yarışması

Yüzbaşı Cafer Batı Ordusu karargâhında bekliyordu. Albay Nazım’ın emir çavuşu onu içeri buyur etti.
Nazım Albay sert bakışlarıyla onu süzdü.
“Cafer Yüzbaşım, senin akıncılara yeni görev çıktı.”
“Emret komutanım.”
“Felah’daki arkadaşlar Yunan’ın büyük miktarda mühimmat ve yakıt taşıyacağını haber almış.”
Cafer Yüzbaşı’nın yüzünü avcılara özgü heyecan kapladı.
“Sizin bu nakliyeyi durdurmanızı istiyorum.”
“Emredersiniz komutanım.”
Albay Nazım masasının çekmecesinden bir kese çıkarttı.
“Al bakalım. Bunu da Felah, o Ali Kemal denen bozguncunun evinden çalmış. Çalışır durumdaymış. Kötü bir sürprizle karşılaşırsan kullanırsın.”
Cafer el bombasını dikkatlice alıp inceledi. Fezalı bombasıydı, onların gücünü Çanakkale’de görmüştü. Mustafa Kemal Paşa’nın dehası olmasa İngiliz ve Almanların silahlarına direnip savaşı kazanamazlardı. Dikkatlice bombayı ceketinin cebine koyup karargâhtan ayrıldı.
***
Cafer kavurucu sıcaktan korunmak için iliştiği koyuktan birliğini izliyordu. Üstlerindeki yamalı kıyafetler siper kazıyorlardı. Konvoya pusu atmak için burayı seçmişlerdi. Koynunda sakladığı keseyi çıkartıp bombaya baktı.
İbrahim Efe yanına oturdu.
“Yüzbaşım, kaldır şu mendebur bombayı. Ona bakmak bile korkutuyor beni.”
“İbrahim Efe, bu da elindeki tüfek gibi bir silahtır. Neden korkarsın?”
“Yüzbaşım, elimdeki tüfek burada yapılmıştır. Fezalıların bombaya ne koyduklarını kim bilir?”
“Doğru İbrahim Efe, ama düşmanın elinde bunlardan kasalarca varken benim bir tane olmasın mı?”
“Olsun be Yüzbaşım, olsun elbet. Keşke İngiliz’e ve Alman’a gideceklerine bir de bize gelseydi bu Fezalılar da biz de şu düşmanı tepeleseydik.”
Cafer bombayı kesesine koyup gömleğinin içine soktu.
“İbrahim Efe, sizin köyden hiç Çanakkale’de savaşan var mıydı?”
“Vardı Yüzbaşım ama gidenlerden sadece ikisi döndü. Neden sorarsın?”
“Benim cephemde Alman askerleri de vardı. Fezalıların verdiği yeni topları kullanmak için gelmişlerdi.”
Yüzbaşının anlattıklarını duymak için Bucaklı Mustafa ile Acele Mehmet de konuşulanlara kulak kabarttı.
“Yüzlerinde duygudan eser yoktu. Görevlerini hatasız yaparlardı. Bir gün biri vuruldu, kanamaya aldırmadan savaşmaya devam etti.”
“Cesur askerlermiş.”
“Cesaretten değildi. Kukla gibiydiler. Birileri görünmez iplerle onları oynatıyor, bunlar da kendilerini unutmuş denileni yapıyorlardı.”
Kamp alanı sessizleşmişti.
“Gene de İbrahim Efe, o toplardan bir tane olsun isterdim.”
“Haklısın Yüzbaşım, şu Yunan’ı kolay def ederdik.”
“Neyse ki Yunan’da Fezalı silahı yok, Yüzbaşım. Yoksa neylerdik?”
“Aman Mehmet ağzından yel alsın. Cepheye bir Fezalı silahı bile gitse bizimkilerin işi çok zorlaşır.”
Cafer Yüzbaşı’nın sözü yeni bitmişti ki tepenin üstünde atıyla Adnan Onbaşı gözüktü. Ağzından kırmızı köpükler saçan atından atlayıp Yüzbaşının yanına koştu.
“Yüzbaşım, Yunan ikmal kolu beş kamyon ve elli kadar süvariyle yoldan geliyor. Değerli bir şey taşıyor olmalı ki o paletli toplardan biri de başlarında.”
“Almanların Panzer dediğinden olmalı. Çanakkale’de yoktular ama Filistin’de büyük zarar vermişlerdi.”
İbrahim Efe’nin yüzü karardı.
“Yüzbaşım ne yapıyoruz?”
Yüzbaşı Cafer adamlarına baktı. İkindi güneşinde ceviz yaprakları ile boyanmış üniformalarının alacası ile fakir ordunun gururlu askerleriydiler.
“Adnan, ne kadar zamanımız var?”
“Komutanım, eğer durmazlarsa en fazla iki saatimiz var. O tepeleri ben atımla geçtim ama yol kamyonlar için uygun değil.”
Cafer ayağa kalktı. Askerlerin yanına açığa geçti. Hepsi ona bakıyorlardı.
“Bu işe girişirsek panzeri durdurabiliriz ama kolay olmayacak. Var mısınız?”
Savaşın zalimliklerini görmüş, yorgun askerler bir bir ayağa kalkıp Yüzbaşının yanına geldiler. İbrahim Efe bir adım öne çıktı.
“Yüzbaşım, o Fezalılar İstanbul’u kirlettiler, buraları kirletmesine izin vermeyeceğiz. Geçtikleri köylerden çocukları kaçıranlara dur demenin zamanı gelmiştir.”
“Gelin hele o zaman size yapacaklarımızı anlatayım.”
***
Yüzbaşı Cafer yanında Adnan Onbaşı yolun kenarında çalılıkların arasında kazdıkları hendekte saklanıyordu. Ağaçlıkların arasında akıncıları gizlenmiş panzerin gelişini bekliyordu. Birliğin yarısı siperleri güçlendirmiş, diğerleri de etrafta tek tük büyümüş çam ağaçlarının reçinesini toplamıştı. Cafer Yüzbaşı silahını kınına koymuş, iki eliyle üzeri reçine ile kaplı bombayı tutuyordu. Tepeden önce panzerin namlusu gözüktü. Sonra panzerin gürültüyle çalışan paletleri taşları parçalayarak ortaya çıktı.
Panzerin ardından çıkan duman rüzgârla üzerlerine geliyor, reçinenin kokusunu bile bastırıp nefeslerini kesiyordu. Panzer tepeden çıkıp açıklığa gelince kamyonlar da onu takip etti. İngiliz malı kamyonların iki yanında süvariler koruma kolu yapmışlardı. Kamyonlar ve panzer Yunan bayrakları ile süslenmişti.
Panzer yanlarından geçip, çalılığa vardığında İbrahim Efe elindeki dinamit lokumunu ateşleyip panzere attı. Dinamit büyük bir gürültü ile patladı. Panzere bir şey olmamış, patlamanın etkisi ile sadece boyası sökülmüştü. Gene de konvoy durmuştu. Akıncılar ateşe başladılar.
Mermiler panzerin zırhından sekiyor, etraftaki ağaçlara isabet ediyordu. Arkadaki kamyonlar ve süvariler panzer kadar şanslı değildi. İlk kamyonun camı parçalanmıştı. Süvariler kaçacak yer arıyorlardı. Panzerin namlusu yavaşça yükseldi. İbrahim Efe’nin gözüktüğü yamaca doğruldu.
Gökyüzünü yırtan bir patlama ile top mermisi namludan ayrıldı. İbrahim Efe’nin saklandığı mevzi patlamanın etkisi ile parçalanmıştı. Mevziden geriye otuz metrelik bir çukur kalmıştı. Akıncılar ve Yunan süvarisi donup kalmıştı. Panzerdekiler de şaşırmış olmalılar ki, dumanı tüten namludan bir mermi daha fırlamadı. Onbaşı Adnan ile göz göze geldiler.

“Haydi Adnan, beni koru.” dedi ve cevabını beklemeden ileri fırladı.

Reçineli çaputlara sarılmış dinamitlerin en üstünde Fezalıların bombası vardı. Panzerin paletine basıp üstüne sıçradı. Bombayı panzerin gövdesi ile topun arasına yapıştırdı. İnmeden fezalıların bombasının mandalını söküp attı. Onu fark eden süvarinin ateşine aldırmadan Adanan Onbaşı’ya doğru koştu. Adnan Onbaşı’nın yanına varmak üzereydi ki bomba patladı.
Panzerin gövdesinden dumanlar yükseldi. Ardından içinden bir patlama daha duyuldu. Onu bir başka patlama takip etti. Bomba panzerdeki mühimmatı patlatmıştı. Panzerden dumanlar çıkıyordu.
Akıncılar bunu görünce tekrar ateşe başladılar. Bucaklı’nın fırlattığı dinamit yakıt kamyonunun altına geldi. Patladığında kamyon da alev aldı ve büyük bir gürültüyle patladı.
Cafer arkasında olanlara bakmadan sipere kaçmaya çalışıyordu. Süvarilerden birinin mermisi sırtından girip karnından çıktı. Acıdan gözleri kararmıştı.
Adnan saklandığı yerden fırlayıp ateş etti. Mermi Cafer’i vuran süvarinin boynuna isabet etti. Düşman kanlar içinde yere düşerken Adnan Onbaşının ellerini omzunda hissetti. Onu sırtlayan Adnan onbaşı, Cafer’i geriye birliğe götürdü.
***
Karmaşadan yararlanıp atlarına atladılar. Cafer zorlukla eyere binmişti. Gözleri kararıyordu ama mutluydu. Cepheye gidip ölüm saçacak bir fezalı silahını durdurmayı başarmışlardı ve yakıt konvoyunu imha etmişlerdi. İçinde dizginlenemez bir coşku vardı.
Adnan onun atının da dizginlerini tutmuştu.
“Dayan komutanım, dayan. Seni hastaneye yetiştireceğiz.”
Cafer cevap vermeye çalıştı. Nefesi kesiliyordu.
“Yaparsın komutanım, şu tepeyi de atlattık mı yolumuz düz. Yeter ki sen dayan, ben seni hastaneye ulaştırırım.”

Bulutların arasından onlara yaklaşan feza tayyaresini görmediler. Tayyare tepelerine geldiğinde gece bir anda gündüz gibi aydınlandı. Cafer tabancasını çekip ateş etmeye çalıştı ama beyaz bir ışık gözlerini kamaştırdı.
Uyandığında çelik bir odanın içindeydi. Üniforması ve silahları kaybolmuştu. Midesini rahatsız eden bir hafiflik vardı. Fezalıların esirlere ne yaptıklarını kimse bilmiyordu. Güldü.
Çanakkale’nin ölüm siperlerinden kurtulmuştu. Buradan da kurtulacak ve Fezalılara hadlerini bildirecekti.

Etiketler

Bunlar da ilginizi çekebilir...

Üzgünüz - Yoruma Kapalı

"Once upon a time in the future: 2121" (Aka: Bir Zamanlar Gelecek: 2121)

Sıcak Kafa / Afşin Kum

HİLE – Bölüm – 1

KUTU – Bölüm – 1

Voidrunner

Kategoriler

Ziyaretçiler

Bugün: 293
Bu hafta: 557
Toplam: 280562