"Once upon a time in the future: 2121" (Aka: Bir Zamanlar Gelecek: 2121)

Sıcak Kafa / Afşin Kum

HİLE – Bölüm – 1

KUTU – Bölüm – 1

Voidrunner

Kategoriler

Ziyaretçiler

Bugün: 48
Bu hafta: 2373
Toplam: 338943

KAYIP KLAN – Bölüm 4 – Mustafa Âli Targaç

4

Titi’bukse 

Omdolant Soson Kulüp’ün girişinde durup lobinin kalabalığına baktı. Muhteşem bir yerdi Soson Gece Kulübü. Hiçbir masraftan kaçınılmamıştı. Kırk uzun sütunun çevrelediği lobide gecenin erken sayılacak saatine rağmen yoğun bir kalabalık vardı. Büyük salonun müzikli ortamına geçmeden önce birer aperatifle sohbet ediyordu herkes. Yönetim tam kadro oradaydı. Büyük Başkan’la güvenliğin en yüksek rütbeli sorumlusu MegaRit de sohbet edenler arasındaydı. “Eminim, önlemleri tartışıyorlardır,” diye düşündü.

Deneyimli ve zeki bir politikacıydı Omdolant. Delegasyon Başkanı seçilmesi de bu yüzdendi. Kendi hükümeti içinde sağlam bir profile sahipti ve her zaman destekleniyordu. Yine de buradaki görevinde hata yapma lüksü olmadığının farkındaydı. Lindeoryun kentinde ortam her zaman çok kaygandı. Çoğu dostluklar sahte, çıkarlar her zaman ön plândaydı. Kalabalığın maske gibi sahte gülücüklerine kanmayacak kadar iyi tanıyordu artık bu ortamı. Bu yüzden de çok az dostu vardı. Bilgiye ihtiyacı olmasa hiç girmemeyi tercih ederdi. Workun Klanı’nın Delegasyon Başkanı’nı görünce yanına gitti:

“Bakıyorum havaya girmişsin…”

Dostça sırtına vurdu. Gaga burunlu, sivri uzun kulaklı, timsah gözlerine sahip, sert ve soğuk görünüşlü biriydi dostu. Rahat konuşabileceği nadir dostlardandı. Sekreteriyle ayaküstü sohbet ediyordu. Delegasyon Başkanları ve yardımcıları gibi sekreterler de girebiliyordu kulübe. Çünkü onlar politikanın ayrılmaz parçasıydılar ve belirgin bir siyasi ağırlığa sahiptiler parlamentoda. Bağımsız oy hakkı olması ağırlıklarının önemini göstermeye yeterliydi. “Biz de tam seni konuşuyorduk,” dedi İsmiron. Şaşırmıştı Omdolant. “Bu kadar popüler olduğumu bilmiyordum,” diyerek içten güldü. Workun Klanı Delegasyon Başkanı İsmiron bir an baktı. Gözlerinde sarı bir ışık parlıyordu:

“Titi’yi nasıl kaptığın herkesin dilinde dostum. Ama bir sorunun var.”

İrkildi Omdolant. Konunun Titi olması hoşuna gitmemişti.

“Ne sorunum olabilir ki… Herkes kendi işine baksın.”

“Sen de bilirsin. Chamaleontis Klanı’nda genetik olarak doğumlar her zaman ikiz olur. Titi’bukse bir Chamaleontis. Fakat ikizi yok deniyor. Onlara herkes ‘dominant’ der. Çünkü güzellikleri bütün kadınları bastırır. Hiçbir kadın onların ışıltısıyla yarışamaz. Hatta, ‘Yıldızların Gizemli Çocukları’ bile… İşte bu yüzden Karanlık Pazar’da her biri bir servet eder. Şu anda bu kulüpte Titi’den başka Chamaleontis Klanı’ndan on iki  ‘dominant’ şov kızı çalışıyor. Ve hepsi de ikiz.”

“Eeee!” dedi Omdolant. İsmiron’un konuşmayı nereye getireceğini hala kestirememişti.

“Ee’si, bu kızlar yeminli sözleşmeli ve bir ay kalıp gidecekler. Eğer oynaşırlarsa sözleşmeleri yönetim tarafından hemen iptal edilecek ve büyük tazminat ödeyecekler. Sözleşmeleri bu kadar katı. Serbest olsalar, inan en tepeden en alta birbirine girerdi bu şehir halkı. Ama Titi !”

“Ne olmuş Titi’ye?” dedi Omdolant. Yavaş yavaş sinirleniyordu.

“Titi’bukse kalıcı görünüyor. Tek başına şov yapıyor ve çok yukardan torpilli olduğu söyleniyor. Öyle özel bir sözleşmesi de yok diyorlar. Bu doğru mu bilemem. Anlayacağın, böyle bakılırsa aşkında çok şanslısın!”

Sekreterine göz kırptı:

“Sen istersen kıskançlık de ama, şimdilerde herkesin dilinde olan, Titi’bukse’nin gerçeğinden ayıt edilemeyecek kadar süper bir androit olduğu, ‘aşk kölesi’ şeklinde  programlandığı ve yönetimin gizli casusu olduğu. İşte dostum, dostun düşmanın böyle söylüyor.”

“Erişemezsen çamur at,” dedi Omdolant. İyice sinirlenmişti. Yine de belli etmedi. Dilin kemiği yoktu. Nedense ortam havası soğumuştu. Sekreter “Ben bir içki daha alacağım,” diyerek gidince baş başa kaldılar.

“Umarım kıskandığımı sanmıyorsundur dostum.”

“Titi hakkında konuşmak istemiyorum,” dedi Omdolant. Hayır, hiçbir şey sanmıyordu. Bütün söylenenler kızla kendi arasındaydı.

“Konuyu değiştirsek..”

Başıyla Büyük Başkan’la MegaRit’i gösterdi:

“Şu günlerde Robonlar olarak belâlar hep bizi buluyor. Eminim ikisi yeni tedbirler hakkında konuşuyorlardır.”

“Haklısın. En önemli kararlar masa başında değil, böyle sohbetlerde alınır.”

“Onlar da büyüyen tehlikenin farkında. İmrox Punlar’la aramızdaki basit bir çatışma değil. Kökü ‘astro mülkiyet’ üzerinden barış öncesine kadar uzanıyor.”

“Sen onlara Cencan, İbux ve Trin’Okse Klanları’nı da ekle…”

“Haklısın.. Belki de bu kamplaşmada Sensedler de var.”

“Açık söyleyeyim, bu kamplaşmanın sonu hiç hoş değil. Eğer birileri olayları tırmandırırsa, hiç kuşkun olmasın, barış bozulur.”

Huzursuzca yüzünü buruşturup, “Bundan kesin eminim,” dedi Omdolant. Bu sırada sekreter geri geldi. İki elinde de içki kadehleri vardı. “İçerde bizi bekliyorlar, gidelim mi?” derken dirseği ile acele etmesi için İsmiron’un koluna dokundu. Şimdi ciddi konuların değil, eğlenmenin zamanıydı. Workun Klanı’nın Delegasyon Başkanı içten gülümsedi:

“Tamam dostum, yine görüşürüz. Söylediklerime aldırma, hiç biri benim fikrim değildi.”

“İyi eğlenin,” dedi Omdolant. Tek amaç eğlenmek, stres atmaktı. Bu gece inadına kalabalıktı gece kulübü. Onların ardından büyük salona yöneldi.

Omdolant gözlerini dikmiş, dikkatle inceliyordu karşısındakini. Işıltılı mavi saçları göz alıcıydı. Lacivert gözleri tarif edilemeyecek kadar güzeldi. Çok gençti. Nedense kaç yaşında olduğunu tam kestiremiyordu. “Bu güzellik nasıl sahte olabilir?” dedi içinden. Hiç inanmamıştı dedikodulara.

“Neden bana öyle bakıyorsun ?”

Bir an yanıt vermedi Omdolant. Açık olmakta kararlıydı.

“Sen ikiz değil misin?”

“Tabii ki ikizim. Biz Chamaleontis’ler hiç tek doğmayız. Bu genetik bir sonuç.”

“İyi de, ikizin nerede?”

“İkizim Kumoda gezegeninde, eğlence peşinde. Yeni evlendi. Ben özgür olmayı seviyordum…

“Geçmişte kalmış gibi konuşuyorsun.”

“Sanırım. Buraya gelince düşüncelerim değişti.”

Dudak büktü Omdolant. İkizlerin ayrıldıklarını pek duymamıştı.

“İkizlerin birbirlerinde uzak yaşayamadıklarını sanıyordum.”

“Biz ayrı yaşamıyoruz ki. Ne zaman istesek telepatik olarak buluşuyoruz. Biz bütün ikizler gibi birbirimize çok bağlıyız.”

Bir an karşısındakini süzdü:

“Bütün bunları neden soruyorsun?”

“Hakkında bazı dedikodular duyuyorum.”

Şaşırmıştı Titi’bukse:

“Nasıl dedikodular?”

“Senin gerçek bir Chamaleontis olmadığın şeklinde. Özellikle ikizinin olmamasını konuşuyorlar. Dedikodu bu ya, dahası, süper bir androit olduğun,  ‘Aşk Kölesi’ olarak programlandığın söyleniyor…”

“Yani ben yapay zekalı bir androit miyim? Böyle mi diyorlar?”

“Hem bunu, hem de fazlasını söylüyorlar. Çok çirkin ama  yönetimi özel casusu, diyorlar…”

“Çok saçma. Pek iyi, ya  sen ne düşünüyorsun?

“Erişemezsen çamur at; işte böyle düşünüyorum. Yine de böyle dedikodularla yaşamak hoş değil. Bunları sana açık açık söylemek zorundaydım. Çünkü,”

Elini tuttu. Teni ateş gibi yanıyordu.

“Hiç birine inanmıyorum ve ilişkimize çok değer veriyorum.”

Gözlerinin içi güldü Titi’bukse’nin:

“Söylediklerine kırılmadım. Açık sözlü olmanı beğeniyorum. Sen herkesten farklısın. Burasını farklı bir şehir sanıyordum.Yanılmışım. Özgürlüğün adı Lindeoryun’da belâ ile eşdeğerde. İşte bunun için düşüncelerim değişti. Açıkçası, deli aklımla şov kızı olduğuma pişmanım. İyi ki seni tanıdım. Pek çok erkek benim için aç hayvanlar gibi deliriyor ama, hayatıma hiç erkek girmedi. Benim için önemli olan sadece bizim ilişkimiz. Herkesin ne düşündüğü umurumda değil.”

Titi”bukse’nin sesinin rengi çok sıcak ve samimiydi. Hiçbir yanıtı kaçamak değildi. Ondaki ruh farklılığını hissediyordu. Hiçbir kadında rastlamadığı kadar saf ve temiz bir kalbi vardı. Aynı şeyleri Titi’bukse de hissediyordu:

“Altıncı hissim çok güçlüdür. Sözlerine değil, kalbinin sesine bakınca bana aşık olduğunu bütün kalbimle hissediyorum…”

Erkeğinin yüzünü okşadı. Ona dokunmak hoşuna gidiyordu.

“Belki çok gencim, istersen sen toy de, yine de aşkın karşılıksız kalmayacak. Ödülünü alacaksın. Yalnız,”

Bir an susup önüne baktı. Meraklanmıştı Omdolant. Ona ait hiçbir sorun olsun istemiyordu.

“Yalnız, ne? Bir sorun mu var?”

Müzik sesi çok yüksek değildi. Diğer barlardaki gibi fazla gürültü de yoktu. Usul usul konuşuyorlardı. Birilerinin kendileriyle ilgilenip ilgilenmediği umurlarında değildi.

“Sorun bizde değil, çevremizde. Bizim kızların kulağı deliktir. Her dedikoduyu, her girişimin haberini çabuk duyarlar. Seninle ilgilendiğimi biliyorlar. Duyarlıdırlar. Onlar benden büyük. Beni hep korumaya çalışırlar. O yüzden uyardılar. Hoş olmayan dedikoduların bir parçası, Robon’lara karşı İmrox Punlar’ın yalnız olmadığına dair. Gizli bir planın peşindeler, deniyor. Ve hedefte sen varmışsın.

İki eliyle erkeğin iri elini şefkatle tuttu.

“Sana zarar gelirse çok ağlarım. Lütfen dikkatli ol, kendini koru.”

Eğilip tuttuğu eli sevgiyle öptü.

“Bana söz ver.”

“Söz” dedi Omdolant. Birden içi hiç olmadığı kadar ısınmıştı.

“Şimdi gitmem gerek. Hazırlanmam için az zamanım kaldı. Şovum bitince beni al, birlikte gidelim.”

“Seni bütün kalbimle seviyorum,” dedi Omdolant. Şov kızı ayağının ucunda kalkıp dudaklarını büzerek bir öpücük yolladı. Kalabalıkta kaybolunca Omdolant derin bir iç çekti. Titi”bukse bir anda hayatındaki her şeyin önüne geçmişti.

Düşünüyordu Omdolant. Küçük bir tesadüf tüm hayatını değiştirmiş görünüyordu. Titi’nin daha Lindeoryun’a geldiği ilk gündü. Sahneden çıktıktan sonra kalabalık arasında koşarken bir anda sendelemiş, tam düşerken belinden tutup yakalamıştı. Tanışmaları böyle olmuştu işte. Son derece basit bir başlangıçtı. Toy olduğunu kendisi de itiraf ediyordu. Masumiyetine inanmaması mümkün değildi. Bu kadar da yanılmış olamazdı. “Dedikoduların hepsi yalan,” demekten kendini alamadı. Bir el omzuna dokununca dönüp baktı. Sekreteri Ku’nilia eğilip kulağına, “Gitmemiz gerek, çok önemli,” dedi.

 

4. Bölümün sonu

 

Copyright © 2016 Mustafa Âli Targaç – All rights reserved.

Etiketler

Bunlar da ilginizi çekebilir...

Üzgünüz - Yoruma Kapalı