Kırmızının (Aşkın) İz Düşümü – Buse Gündoğan

 

 

Sahnede ayakta durmakta zorlanıyordu. İlerlemiş yaşına rağmen, hayatın omuzlarına bıraktığı acı yükün altında içten içe eziliyor olsa da, onunla göz temasını kaybetmeden zevkle, iştahla ve hayranlıkla dinleyen gençlere karşı sorumluluğu olduğunu hissediyordu. Yüksek taburenin üzerinde zar zor oturmaya çalışıyor, onlara tecrübelerini aktarıyordu.Bir süre sonra sahnede bir noktaya doğru bakarak, düşüncelere daldı. Ve şu sözleri mırıldandı,
“Aşkın gizemi, ölümün gizeminden daha büyüktür.”
Salonda çıt çıkmıyordu. Çünkü herkes neler olduğunu hissedebiliyordu. Yakın bir zamanda kaybettiği eşinin acısı onu farklı duygulara ve hislere sokuyordu. Konuşması sona erdiğinde, yavaş adımlarla sahneden indi. Davetliler ve konuklar yanına doğru gelerek baş sağlığı ve saygılarını sundular. Kimsenin bilmediği ise bu onun veda konuşmasıydı. Neredeyse yarım asır önce kurduğu bir teknoloji şirketi, bugün insan ve makine arasındaki birleşimde öncü teknolojiler üretiyordu. Bu gelişimin sürekliliği için yerini taze zihinlere, yeni nesillere bırakıyordu. Onları minnetle selamlayarak salondan ve şirket binasından ayrıldı. Yaşadığı travma sonrası herşeyin üzerine doğru geldiği hissine kapılıyordu. Aklında sadece kaybettiği eşi ve anıları vardı. Evine doğru yola çıktı. Onu kaybettiğinden beri evdeki hiçbir eşyaya dokunmamış ve dokundurtmamıştı. Ev, anılarını ve hislerini canlı tutuyor olsa da derinlerde de acı bir his veriyordu.
Eve girdiğinde, kaybettiği eşinin zamanının büyük kısmını geçirdiği kütüphaneye doğru ilerledi.Onun oturduğu koltuğa oturdu. Eşi, her zaman okuduğu kitaplardan sevdiği ve önemli bulduğu sözleri onunla da paylaşıyordu. Sahnede söylediği söz, o an içinde aklına gelmiş olan böyle bir anısıydı.
Evdeki yardımcısı ona haber vermek için kütüphanenin kapısında duruyordu. Şirket yöneticileri, onu bekliyorlardı. Yöneticilerin yanına, salona geçti.Onaylanması gereken bir prosedür vardı.
-Efendim, veri bankasındaki işletiminizin sonlandırılmasını istiyor musunuz?
-Verilerimin kayıt altında olduğunu bilmiyordum.
-Eşinizin isteği ile oluşturulmuş olan bir programdı. Sağlığınızdan, olaylar karşısında verdiğiniz tepkiler, aldığınız kararın istatistikleri, yaşamınızın her saniyesi dijital ortama aktarılıyordu. Ve kendisininki de!
-Bu programın oluşturulmasının amacı neydi?
-Şirketin sizin zamanınızdaki başarı grafiğini gelecekte de sürdürebilmesi için, datalarınızı temel alarak oluşturulacak bir yönetici sistemin yaratılmasıydı.
-Yapay zeka!
-Aslında şöyle demek daha doğru, sizin dijital bir yansımanız.
-Tam olarak ben mi?
-Hayır, efendim. Yüzdelik olarak siz!
-Onu oluşturdunuz öyle değil mi?
-Efendim, ben…
-Bu yüzden benden onay almadan yaptığınız “egzotik madde” araştırma yatırımınızı örnek gösterebilirim. Bu sistemin kararı mıydı?
-Evet.
-Biraz durdu. ”Burada olmasa bile beni hâlâ kolluyor. Benim de yapacağım onaylamak olurdu. ”cümlesinin üzerine yöneticiler heyecanladı. Onlar için bu büyük bir başarıydı. Heyecanlanan yalnız onlar değildi.
“Tüm verileri ve oluşturduğunuz programın kopyasını evdeki sisteme aktarır mısınız?”
-İstediğiniz hemen gerçekleştirilecektir.
“Veri işletimimin de devam etmesini istiyorum.” dedikten sonra tüm prosedürü onayladı.Yöneticiler evden ayrıldı. Kendi bilgisayarının başına geçti. İstediği gibi veriler ona aktarılıyordu. Heyecanın sebebi, zihninde oluşan bir düşünceydi veya eşinin onun için düşündüğü bir plandı. Aktarım tamamladığında, verileri ve yazılımı incelemeye başladı. Yazılım hata gördüğü noktada kendisini düzenleyen algoritma ve kendisini geliştiren yardımcı yazılımlara sahipti.Yönetimin ona gönderdiği bir dosyada da programın aldığı bazı küçük kararlarda bulunuyordu. Alınan kararlara baktığında, kendisini görüyordu.
Düşüncesi, yazılım üzerinde bazı değişikler yaparak ve kendi datalarının yerine eşinin datalarından, onun dijital bir yansımasını oluşturabilirdi. Bu onu çektiği özleme merhem gibi gelecekti. Lakin, bu etik olarak sakıncalı bir durum oluşturabilirdi. Ve bunun için evindekinden daha gelişmiş bir sisteme ihtiyacı vardı. Ona olan sevgisi karşısında bunlar önemsiz ayrıntılardı. Artık eskisi gibi genç değildi. Bu yüzden yardım alacaktı. Yakından takipte olduğu bir firma, kişisel kuantum bilgisayarı prototipi ürettiğini açıklamıştı. Bu onun ihtiyacı olan bir sistemdi. Kişisel olarak onu satın aldı. Onlardan yardım alarak bu sistemi evine kurdurdu. Testleri yakından inceledi.İstediği işlem gücü sağlanıyordu. Program üzerinde uzun zaman geçiriyordu. Bedeni bunu kaldırmakta zorlanıyordu.
Sonunda istediğini elde etmişti. Sistemi devreye soktuğu gece yardımcısı onu yerde bitkin bir halde buldu. Tedavi altına alındı. Doktorlar herkesi bilgilendirdi. Bu durumun devam etmesinin felaketle sonuçlanacağı konusunda da uyarıldı. Onun tüm arzusu istediği eşinin sesini tekrar duyabilmekti.Evine gidiyordu. Bir çocuk gibi heyecanlıydı. Sebebini anlamamışlardı. Odasına çıkmak istedi. Dinlenmesi de gerekiyordu. Yardımcısı odasından çıkıp kapıyı kapattığı anda seslendi,
“Selen!”
Hiç ses yoktu. Tekrarladı. Umutsuzluğa kapılmaya başladığı anda bir ses duydu,
-Hoş geldin, Darga.
Elini göğüsüne koydu, kalbinin atışını durdurmaya çalışıyordu. Kabullenmeye çalışıyordu.Gerçekliği sorgulamaya başlamıştı.Onu kaybettiğinden beri çektiği acıları hiç yaşamamış gibiydi.Uzun süre onunla sohbet etti. Bedeni yorgundu, uykuya daldı.Birkaç gün sonra birşeyler olduğunun farkına vardı.Izdırap çekiyordu. Konuştuğu şey ona eşi değil de isteklerine cevap veren bir “otomat” gibi gelmeye başlamıştı.Ve onu kapattı.Karar alma aşamasında olağanüstüydü. Lakin o değildi.Günlerce üzerinde çalıştı. Tekrar hastalanmamak için kısa aralıklarda dinleniyordu. Yorgundu. Bir sabah yatağından kalktı, kütüphaneye doğru küçük küçük adımlarla yürüdü.Eşinin koltuğuna oturdu. Raflardaki kitaplara bakarken, bir not defteri gördü. Yerinden kalkıp onu aldı. Açtı.Hiçbirşey yazmıyordu. Yanlızca ön kapağın arkasında bir söz vardı.
“Eğer sevgi üretmiyorsa yüreğiniz, başarılı bir üretici değilsiniz.”
Zihninde bu sözü anlamlandırmaya çalıştığında, aradığı cevabı bulmuştu. Sevginin, tek bir yazımı yoktu.Bunu kendisi üretmeliydi. Bilgisayarın başına geçti.Bu düşüncesi için, yazılımı tekrar düzenledi. Bu sefer kendisiyle ve bulunduğu zamanla değil. Geçmişten bugüne kadar kayıt altındaki tüm anıların ve türevlerini tekrar oluşturarak elindeki datalar yardımıyla kendi yazımını oluşturmasını sağlayacaktı. Her ne kadar güçlü bir sisteme sahip olsa da bu uzun süreli bir işlemdi, ama onun için bir önemi yoktu. Günlerce sistemin işleyişini takip etti. Odadan çıkmıyordu. Bir hafta sonra, yardımcısı onu hergün olduğu gibi kontrol etmek için odasına girdiğinde, koltuğunda başı hafif yana düşmüş olarak buldu.Onu uyandırmak için yanına yaklaşıp dokunduğunda anlamıştı. Yetkililere haber vermiş olsa da onun gittiğini biliyordu. Üzerine hüzün çökmüştü. Boğazları yanıyor, gözleri yaşlarla doluyordu. Odanın içinde bir ses,
“Hüznünü sil Arya, insanlar ölecektir. Sadece dünyada, zihninde ve yüreğinde asla!”
Yardımcı neler olduğunu anlamamıştı. Çok korkmuştu. Aylar önce kaybettiği hanımının sesi onu teselli ediyordu. Odadan koşarak kaçtı… Darga, bunu görememiş olsa da galiba onun bir parçasını geri getirmişti. Selen, artık bir dijital yansıma olsa da duyguları ve hisleri olan bir yapay zekaydı. Darga, onun için bir anlam ifade ediyordu. Her insanın sahip olamadığı bir kavrama sahipti. Kendisini geliştirebilen ve duyguları olan bir yapay zeka belki de Darga’nın bir planıydı. Belki de sadece o dünyada kavuşabileceklerini düşünüyordu…

Etiketler

Bunlar da ilginizi çekebilir...

Üzgünüz - Yoruma Kapalı

"Once upon a time in the future: 2121" (Aka: Bir Zamanlar Gelecek: 2121)

Sıcak Kafa / Afşin Kum

HİLE – Bölüm – 1

KUTU – Bölüm – 1

Voidrunner

Kategoriler

Ziyaretçiler

Bugün: 89
Bu hafta: 89
Toplam: 346226