Zamansız – Gökçe Mehmet AY
5. Yerli Bilimkurgu Yükseliyor Kısa Öykü Yarışması
Ahmet merdiven boşluğunun karanlığında eşini ve kızını elinden alan adamı bekliyordu. Her şeyi düzeltmesi için bir saati vardı. Elinde eski bir tabanca daire 12’nin kapısını izliyordu. Ev sahibi Selin kulaklıklarını takıp koşuya çıkalı beş dakika olmuştu. Merdivenlerden yüzü kapüşonla kapalı bir adam geldi. Ahmet’in beklediği gibi anahtarla kapıyı açtı. O içeri adım atarken Ahmet de peşinden koştu. Tabancayı adamın sırtına dayadı.
“Sesini çıkartma ve içeri gir.”
Adam ellerini kaldırıp içeri girerken Ahmet’e baktı. Ahmet, adamın yüzündeki şaşkınlığı bekliyordu. Ne de olsa insanın kendisine rastlaması pek sık olmuyordu.
***
Ahmet, Birinciyi mutfak sandalyelerinden birine oturttu. Selin’in Minimalist evinde başka oturacak bir yer de yoktu. Birinci korkuyla bir ona bir de kolundaki saate bakıyordu.
“Planın iptal oldu. Söyle bakalım kaç dakikan kaldı?”
Birinci şaşırmıştı. Ahmet tabancanın namlusuyla saati işaret etti.
“Geri dönmene kaç dakika kaldı, diyorum. Cevap versene.”
“Yirmi iki dakikam var.”
“O yirmi iki dakikada Selin’i görüp, onu uçağa binmekten vazgeçirtecektin değil mi?”
“Evet ama sen bunu nasıl biliyorsun?”
“Bir bak bakalım bana. Sence bu zamandaki Ahmet’e benziyor muyum? O benden on beş yaş daha genç.”
Birinci dikkatle Ahmet’i süzdü. İkisinin de yaşı aynı olsa da birincinin yüzünde kendisinden daha az çizgi vardı. Onun Ahmet’inkinden daha huzurlu bir hayatı olmuştu.
“Şimdi planını nasıl bildiğimi anladın mı?”
“Evet, sen de zaman yolcususun.”
“Doğru bildin. Senin geleceğinden, hatanı düzeltmek için geldim.”
Birinci gözlerini kocaman açıp itiraz etti.
“Ne hatası? Yıllarca çalışıp zamanın sırlarını çözdüm. Neyi yanlış yaptım?”
“Oğlum, muhteşem bir buluş yaptın ve ne için kullandın?” Ahmet ayağa kalktı. Duvarda asılı duran Selin’in fotoğrafını çekip aldı.
“İlk yaptığın, yıllar önce üniversitede tanıştığın ve hiç unutamadığın kadını kurtarmak oldu.”
Birinci ayağa kalkmak istedi ama Ahmet’in tabancayla yaptığı ufak hareketi sonrası yerine oturdu.
“Nesi varmış Selin’i kurtarmamın?” Birinci; Ahmet’in berbat bir kopyası gibiydi. “Onun uçağa binmesine engel olacağım ve böylece kaçırdığım mutluluğu yakalayacağım.”
“Sen öyle san enayi.”
Birinci bu sefer ayağa fırladı. Ahmet tabancanın kabzası ile burnunun üzerine vurunca geri yerine oturdu. Birinci burnunun kanamasını durdurmaya çalışırken Ahmet kendine bir bardak su koydu.
“Sen Selin’i uçağa binmekten vazgeçirteceksin. Sonra uçak düşünce sana minnettar olacak. Gelecekten gelip ortalığı karıştırandan habersiz olan, geçmişteki seni yemeğe çıkartacak. Yemekten sonra onun evine, buraya şarap içmeye gelecekler. İşte orada bizim bu zamandaki halimizle beraber olacak.”
Birincinin yüzü gülüyordu.
“Ne güzel işte. Bu sayede hayatımı değiştirebileceğim.”
“Doğru, kızı kapacaksın. Ama Selin üç ay sonra, Amerika’ya gidecek. Kaçırdığı konferanstaki bildirisini okuyan adamla çalışmaya başlayacak. Elbette bu zamandaki halimiz onun peşinden gidemeyecek. Ayrılacaklar.”
“Olsun, üç ay için de değer.”
Ahmet; Birinci’nin suratına sıkıp konuşmayı bitirmemek için kendini tuttu. Onunla konuşması zaten paradoksa sebep olmuştu. Ölürse ne olacağına emin değildi.
“Üç ay ödeyeceğin bedelin yanında bir hiç.”
“Ne bedeli?” Birinci; Ahmet’in sesindeki üzüntüyü sezmiş gibiydi.
“Selin ABD’ye gittikten sonra bir başka kadınla tanışacaksın. Zamanla seni olduğun gibi kabul edecek ve evleneceksiniz. Dünyalar güzeli bir de kızınız olacak. Baba olmanın seni nasıl değiştirdiğini göreceksin. Sonra hepsi yıkılacak.”
“Ne olacak?”
“Selin ve o Amerikalının ürettiği nanobotlar beklenmedik bir evrim geçirecekler. Büyük bir salgına sebep olacaklar. Çözüm bulununcaya kadar dünya üzerindeki insanların yüzde sekseni ölecek. Karın ve kızın da buna dahil.”
Birinci şaşkınlıkla Ahmet’e bakıyordu.
“İşler planladığın gibi gitseydi, saatindeki zaman dolduğunda geriye döneceksin. İşte o an, değiştirdiğin zamandaki tüm anıların beynine dolacak. Yaşamadığını bildiğin duygular içine akacak. Bir an içinde on beş yıl yaşayacaksın.”
İkisi de sessiz kaldılar. Birbirlerinin gözlerinin içine bakıyorlardı.
Sessizliği açılan kilidinin sesi bozdu.
***
İçeri telaşla bir Ahmet daha girdi. Ahmet gelenin elindeki tabancayı gördü. Üçüncü içeridekileri görmemişti.
“Selin, kaçmalısın. Biri seni öldürmeye geliyor.”
Üçüncü Ahmet; birinciyi ve elinde tabancayla Ahmet’i görünce dondu.
Birinci oturduğu sandalyeden fırlayıp “Vur onu” diye bağırdı. Üçüncü namluyu Ahmet’e doğru çevirdi.
Ahmet, Üçüncü tetiği çekemeden kendini yere attı ve ateş etti.
Mermi Üçüncünün göğsüne isabet etti. Can havliyle eli tetiğe bastı. Tabanca patladı.
Ahmet’in vurulmamıştı. Üçüncünün yanına koşup tabancasını aldı. Üçüncü, Ahmet’in ayaklarını tutmaya çalıştı. Ahmet ona bir tekme yerleştirdi. Üçüncünün gözlerindeki nefret alev gibiydi. Ağzından akan kanlı köpükler arasında gözleri söndü. Ahmet başını kaldırdığında Birincinin de yerde hareketsiz yattığını gördü. Başından aşağı kaynar sular döküldü. O ölürse kendi geleceği ne olacaktı? Zaman makinesini ilk kim yapacaktı? Selin bu manzarayı görüp uçağa binmekten vazgeçerse, ailesini nasıl kurtaracaktı?
Donup kalmıştı.
Açık kapıdan bir tıkırtı daha duyunca irkilip silahını doğrulttu. Selin korku ve şaşkınlıkla kapının ağzında ona bakıyordu. Ailesi için Selin’in ölmesi şarttı. Tabancayı ona doğrulttu ve tetiği çekti.
Mermi Selin’in göğsüne saplandı. Kapının girişinde, yüzünde şaşkınlıkla yere yığıldı. Kulaklık hala kulağındaydı.
***
Birkaç dakika içinde üç kişinin ölümüne sebep olmuştu. Üzülüyordu ama karısı ve kızına kavuşabilmek için daha çoğunu öldürebilirdi. Kapıyı kapatıp mutfak sandalyesine oturdu. Birinci ve Üçüncünün saatlerindeki zamanın dolmasını bekledi.
Önce Birincinin zamanı doldu ve ölü bedeni kayboldu. Kan izi bile kalmamıştı. Üçüncü kaybolurken tabancası da yok olmuştu. Polisler gelmeden daireden çıkıp, kaçtı.
Onun da dönmek için on dakikası kalmıştı. Selin öldüğüne göre geri dönebilir, ailesine kavuşabilirdi.
Sirenleri duyduğunda kendini boş bir sokağa attı.
Sayaç son beş saniyeyi gösteriyordu.
Dört.
Üç.
İki.
Bir.
Gözlerini kapattı.
Açtığında hala saklandığı sokak arasındaydı.
Etiketler bilim kurguBilim kurgu Kısa öykübilimkurguBilimkurgu romanKısa ÖyküTürk bilim kurgu romanTürk Bilimkurgu RomanYerli bilimkurgu roman
Bunlar da ilginizi çekebilir...
Üzgünüz - Yoruma Kapalı
Son Yorumlar