Gümüş Kemikler – Coşkun Hepyonar
Zamanın sınırlarını düşlemekten kafası bulanan bir bilge, işin içinden çıkamayıp, baktığı her iki yönde de sonsuz karanlıktan başka bir şey göremeyince, yaşadığı anı sınır olarak alıp öncesine ezel, sonrasına da ebet demiş.
Zamanı ikiye bölebileceğimiz tek nokta budur işte. Yaşadığımız an. Sakın bu anı küçümsemeye kalkmayın. Çünkü bir bakıma sonsuzluğu ikiye bölüyorsunuz; unutmayın. Sonsuz olan tek şey, zamandır. O, var olan her şeyi içine alır.
Sonra, daha pratik akıllı bir başka bilge, insanoğluna işe yarar bir şey sunmak isteyince, düşünmüş taşınmış ve geçmişin, hiçliğin kıyısına yaslanmış başlangıcına evvel, geleceğin, hiçliğin kıyısındaki bitime de ahir deyip, çıkmış işin içinden. Biz, evvel ve ahir arasındaki zamanı düşleyebiliriz. O bölgeyi bir nebze olsun anlayabiliriz. Ama evvel ve ahirin ötesini, ezel ve ebedi düşlediğimizde karanlıktan, hiçlikten başka bir şey göremeyiz.
Kimi bilgeler diyor ki, ezel ve ebet, evvel ve ahirin ötesinde bir yerlerde birleşiyor. Bir halka oluşturuyor. Tanrı belki de, ezel ve ebedin birleştiği o noktadadır; kim bilir.
Sonsuzluğu düşlemek size çok zor, hatta akıl bulandırıcı geliyorsa, vazgeçin ve bir halka düşleyin isterseniz. Kozmik boyutlarda olmasına gerek yok, üzerini adımlayabileceğiniz büyüklükte olsun, yeter. Ne kadar yürürseniz yürüyün, asla sonuna varamazsınız.
Bütün masallar, evvel zaman içinde, diye başlar. Bazılarında, ninesinin beşiğini tıngır mıngır sallayan anlatıcılara bile rastlarız. Ama benim size anlatacağım bu kozmik masal, ahir zaman içinde başlıyor. Bu masalda ezel ile ebedin tanrının ayakları dibinde birleştiğine, evvel içinde bir noktaya dönebilmek için ebedin ötesine geçmesi gerektiğine inanan bir adam var.
Bu adam, bir çölde yürüyor.
Basım Yılı: 2015 / e-kitap
Etiketler Bilim kurgu Kısa öykübilimkurguBilimkurgu romanTürk Bilimkurgu RomanYerli bilimkurgu roman
Bunlar da ilginizi çekebilir...
Üzgünüz - Yoruma Kapalı
Son Yorumlar