KAYIP KLAN – Bölüm 6 – Mustafa Âli Targaç

Bölüm – 6

İBUXLARIN SALDIRISI

Parlamentonun olağanüstü toplanmasına iki saat kala Orkundena Teh’i alıp hastaneye, Omdelant’ı ziyarete gitti. Kentte genel kanı, tansiyonun çok yüksek olduğu ve mutlaka yeni tatsız olaylar yaşanacağı şeklindeydi. Herkesin çekincesi yeniden kan akmasıydı. Teh’i girişte korumaların yanında bırakıp Omt’un yattığı odaya yalnız çıktı. Konuşmak istediği çok önemli konular vardı. Sessizce odaya girdiğinde sakin yatarken buldu Omdelant’ı.
“Nasılsın?”
Omt başını kaldırıp baktı; Orkundena’yı görünce sevindi. Uzun süredir gelişen olayların üzerinde kafa yoruyordu ve yardımcısına söyleyeceklerini gecikmeden açıklayabilmekte büyük yarar görüyordu.
“İyi sayılırım. Ben de gelmeni bekliyordum.”
Kun yandaki boş yatağa baktı.
“Titi nerede?”
“Tedavi için basınçlı özel oksijen odasında. Az önce gitti.”
Olumsuz biçimde başını salladı Orkundena. İyi sayılırım diyordu ama, hiç de öyle görünmüyordu. Özellikle yüzündeki yanıkların çok rahatsız ettiği belli oluyordu. Moralini bozmaması için olumsuz söz söylememeye çalıştı.
“İyi sayılırım diyorsan öyledir. Çabuk iyileş, sana çok ihtiyacımız var.”
Maskeye rağmen yüzünü buruşturdu Omt. Hastaneden bir an önce çıkmayı kendisi de çok istiyordu ya, doktorlar kesin tavır koymuşlardı. En az iki hafta yatması gerekiyordu.
“Dışarıda durum nasıl?”
“Gergin. Yönetim parlamentoyu olağanüstü toplantıya çağırdı. İki saat sonra toplanıyor. İbuxlar’ın klan olarak suikast girişimindeki rolü tartışılacak. Öyle gözüküyor ki büyük olasılıkla ihraçlarına karar verilecek. İbuxlar hemen karşıt girişimi başlattılar. İbux, İmrox Pun, Trin Okse, Cencan ve Sensed Klanları yönetime ortaklaşa bir protesto verdiler. İhraç kararı çıkarsa ortak hareket edeceklerini bildirdiler. Yönetim sağlam basıyor. Bu yüzden kentte tansiyon tavan yaptı.
“Bunu bekliyordum” dedi Omt. Tırmanış daha nerelere kadar gidecekti, herkes bir şeyler seziyordu..
“Omt!..”
Omdelant yardımcısının yüzüne baktı. Sesindeki endişeyi sezmişti:
“Uyanmakta biraz geç kalmışız.. Şimdiki haberim en kötüsü. İbuxlar çok sinsiymiş. Biz son gelişmelerden sonra hep İmrox Punlar’ı suçlamıştık. Oysa olayları tezgahlayan İbuxlar’mış. Soruşturmanın sonucunu biliyorsun. Suikast tümüyle onların tertibi. Ama asıl tehlikeli olan, bilim adamı görüntüsü altında seksen savaşçıyı Lindeoryun’a sokmuş olmaları. Bunu yeni öğrendik. Yönetimi uyutmuşlar. Geçen gün İbux Klanı’na katılanların hepsi özel eğitimli savaşçılarmış. Hükümetimiz bu sabah gizli bir mesajla bizi uyardı, savaşçılar konusunda dikkatli davranmamızı istedi. Bu gece nelere gebe, kimse kestiremiyor. Bu yüzden endişeliyim..
Önüne bakarken, “Ben de..” dedi Omdolant. Suikast girişimine sonradan soğukkanlı ve dışardan bakınca olayı farklı görmüştü. Amaç suikast görünse de aslında o gece kaçırılmak istendiğini ancak şimdi görebiliyordu. İbuxlar’ın Robonlar’ı iki rehine ile kıskıvrak yakalama planı, kendisinin soyunma odasına gitmesiyle ister istemez bir suikasta dönüşmüştü. Yoksa direkt suikast tertiplenmiş olsaydı çok daha etkili ve kesin sonuç verecek bir yöntem seçerlerdi. Belli ki İbuxlar ve yandaşları bir süredir Robon’ları kıstırmak konusunda anlaşmışlardı. Ve bu gece ihraç kararı çıkarsa, ki Kun çıkacak diyordu, yeni bir girişimde bulunacakları kesin gibiydi…
“Ne düşünüyorsun?”
Omdolant yardımcısının gözlerinin içine baktı.
“Bu gece yeni bir girişim bekliyorum.”
“Ben de bekliyorum” dedi Kun. Bakışlarından ne düşündüğünü anlamıştı. Başkan artık iki taraf arasındaki restleşmede satranç oyunundaki “şah” gibiydi. İbuxlar ve birlikte hareket eden klanlar “şah”ın kellesini istiyorlardı.
“Nasıl karşılarsın bilmiyorum ama, burada güvende değilsin..”
“Ben de bunu düşünüyordum.” dedi Omt. Aklın yolu birdi.
“Olaylara realist baktığımda, o geceki girişimin bir suikast değil, aslında bir kaçırma planı olduğunu fark ettim. Titi’bukse’yi yem olarak kullanıp beni kıskıvrak yakalamanın peşindeydiler. Eğer amaçları beni öldürmek olsaydı çok daha etkili bir yöntem seçerlerdi.. Artık beni ne pahasına olursa olsun elegeçirmeyi planladıklarından eminim. Öyleyse yine tekrarlayacaklar. Çünkü bizi kıskıvrak burnumuzdan yakalamak istiyorlar. Pazarlıklarını güçlü yapabilmek için…
“Tamamen haklısın..” diye yanıt verdi Orkundena. Aynı şekilde düşünüyordu. Aklındakini hemen söyledi:
“Üstelik şimdi ihraç riski var. Kararı beklemeyecekler, çünkü köşeye sıkıştılar.. Bence daha hızlı hareket etmeliyiz.
“Katılıyorum” dedi Omdolant. Bir an sustu. Yaralanmış ve etkisiz kalmış olması çok canını sıkıyordu. Kun devam etmesine fırsat vermedi:
“Bunu aramızda düşündük. Hazırlıksız değiliz. Teh’le birlikte geldim. Şimdi o güvenlik biriminin yanında. Bir operasyon planı geliştirdik. Onaylarsan, uygulamaya koymaya hazırız..
Acı çekse de zorlanarak gülümsedi Omt:
“Önce bir duyayım. Bakalım benim düşündüğüm gibi mi.”
“Her türlü olasılığa karşı elimizi çabuk tutmak zorunda olduğumuzu düşünerek bazı ön hazırlıklar yaptık. Seni ve Titi’yi buradan kaçıracağız..
“Sonra?..”
“Sonrası, ortalık yatışıncaya kadar çölde, kimsenin bulamayacağı bir yerde saklayacağız. Sen bizim sembolümüzsün. Onların istediği, bizim onurumuz. Ne pahasına olursa olsun seni yıkmak istiyorlar.. Uçan hastanelerden biri tedaviyi sürdürecek şekilde hazırlandı, birkaç saat önce çöle gitti. Hiç kimsenin bulamayacağı bir yerde.. Bundan ne yönetimin, ne de hastanedekilerin haberi var. Yardımı yapanlar bunun asla karşılıksız kalmayacağını biliyorlar. Biz seni arka servis kapısından kaçırıp bir “j 30”la oraya götüreceğiz. Bizim “J 33”ü kullanamayız, çünkü devamlı izleniyor. İzimizi sürerlerse plan bozulur. J 30 bize kayıtlı değil, Hava Trafik Kontrol J 30’u yakalayamaz, bütün önlemleri aldık.. Sıkıntımız yok.
“Oldukça detaylı düşünmüşsünüz” dedi Omt. Kuşku yok ki artık yaşanan bir savaştı.”
“Eğer tahminimiz doğru çıkarsa bu gece buraya saldıracaklar ve seni ele geçirmeye çalışacaklar. Artık yönetimi hiçe sayıyorlar. Çatışma çıkması umurlarında bile değil. Güvenlik güçlerinin sert bir çatışmaya girmeyi göze alamayacağını düşünüyorlar. Güvenceleri yeni gelen seksen savaşçı. Büyük bir olasılıkla güvenlik güçleri içinde ayarlama da yapmış olabilirler. Lindeoryun’da işler çoktan çığırından çıkmış durumda… Ve biz önlerine çıkmayacağız. Tam tersine. Bu şartlarda Teh’in oldukça etkileyici bir önerisi var..
“Buraya kadar plan akıllıca” diye mırıldandı Omdolant. Kun anlatımını çabuk çabuk konuşarak sürdürdü:
“Biliyorsun, Hekuteh’in felsefesi her zaman, “En iyi savunma, saldırıdır” şeklinde. İbuxlar’ın ve diğer klanların ortaklaşa kurdukları savaş karargahını ne yapıp edip buldu. Eğer onlar hastaneye, ya da bize ait bir yere saldırırlarsa, biz de onları can evinden vuralım, diyor…
Bir an sessiz kaldı Omt. Bu kritik durumda hiçbir alternatifi göz ardı etmeyi düşünmüyordu.
“Bu konuda hazırlığımız var mı?”
“Evet var. Delegasyonun kalan bölümünü zarar görmeyecek şekilde şehirde sakladık. Biz RoboRobonlar savaşmaya hazırız. Bütün üyeler hazırlıklarını tamamladı. Eğer hastaneye bir saldırı olursa, Teh kulüp üyeleri ile karşı tarafın karargahını basacak…
“Onaylıyorum” dedi Omdolant. Kun şaşırdı. Böyle bir kararı bu kadar hızlı verebileceğini hiç tahmin etmemişti. Omt açıklamasını yaptı.
“Seksen savaşçıyı barış döneminde öne sürmek, tüm olasılıkları göze almak demektir. Anlaşılan sonuna kadar gitmeyi çoktan göze almışlar. Öyleyse savaş kuralları işliyor. Savaşta ön alan kazanır. Kim önce vurursa.. Biz de savaş şartlarına uyacağız. Teh’e söyle, kararın tüm siyasal sonuçlarını göğüslemeye hazırım. Yalnız, acele etmesin. Onların baskını boşa çıkınca bizimki bir karşı saldırı olarak görünmeli. Çünkü, kimin önce saldırdığını herkes bilecek. Yinede savaşta ön almayı biz gerçekleştirerek işi bitireceğiz…”
Parmağını uzattı:
“Ve sen Orkundena.. Şartlar ne olursa olsun parlamentodaki oylamaya katılacaksın. Ku’nilia ile beraber orada olmak zorundasınız.. Parlamentoda bulunmanız siyasi açıdan çok önemli. Orasını boşlayamayız. Bırak karşı saldırıyı Teh düşünsün..”
“Haklısın” dedi Kun. Oylamanın nasıl gelişeceğini kimse kestiremiyordu. Robonlar’ın tavrını göstermek açısından verecekleri oylar çok önemliydi. O sırada Hekuteh telaşla odadan içeri girdi. Soluk soluğaydı.
“Hemen gidiyoruz. Umduğumuzdan hızlı hareket ediyorlar. İbux saldırısı başladı. Güvenlikçiler direnene kadar saf dışı kaldılar. Savaşçılar neredeyse ulaşır buraya.”
Omdelant hırsla, “Titi !.. Onu bulmak zorundayız.” dedi. Kız konusunda çok endişeliydi. Artık onun canı kendisine emanetti. Kun atıldı:
“Siz çıkın, Ben Titi’yi alır gelirim.”
Omdolant çoktan yataktan fırlamış, kalkmıştı. Titi’bukse olmadan hiçbir yere gitmemekte kararlı görünüyordu. Koca kafalı RoboRobon Teh kolundan yakaladı:
Başkan, onur aşkın önünde gelir.. İbuxlar’a seni kaptırırsak hep birlikte intihar ederiz. İyi düşün…
Omt hiç bakmadan, “Yürü,” dedi. Mesajı çok net almıştı. Orkundena koşarak giderken koridora çıktılar. Uzaktan telaşlı sesler geliyordu. Endişeliydi Hekuteh:
“Üç savaşçımız arka kapıda bizi bekliyor. Merdivenlerden inelim. Yapabilecek misin?
Koşmaya çalışan Omt, “Bilmiyorum” dedi. Birden ayağa kalkınca başı kötü biçimde dönmeye başlamıştı. Teh sıkıntısını fark etmişti. Hiç duraksamadan Omt’u bacaklarından kavrayıp omzuna vurdu. Kaybedecek saniye yoktu. Merdivenleri koşarak inmeye başladı. Çıkışa varmaları çok zaman almadı. Üç savaşçı kapıda bekliyordu. “J 30” hazırdı. Kun peşlerinden koşarak geldi. Yüzü allak bullak olmuştu. “Titi’yi kaçırmışlar..” dedi hırsla.
Omt Teh’in omzundan inerken, “Olamaz, ” diye inledi. Sarsılmış, kalbi acı içinde kalmıştı. Geri dönmek istedi ama Teh kolundan tuttu. Bu haliyle geri dönmesinin yararı olmadığı kesindi. Omt büsbütün öfkelendi.
“Ateşlere düşsün bütün İbuxlar…”
“Tamam başkan, düşecekler. Madem savaş başladı, sen gönlünü serin tut. Biz karargahlarını basar, beş başkanı alır çıkarız. O zaman isterlerse pazarlık etmesinler.. Titi’nin kılına zarar gelirse bunu hayatları ile öderler.
İster istemez, “Tamam. Savaşsa savaş,” diye homurdandı Omdolant. Şimdi yaralanmamış olmayı ne kadar isterdi. Teh içten gülümsedi. Bu kendisinin sloganıydı. Başkanın tekrarlamış olması hoşuna gitmişti. Sonunda güçlünün dediği olacaktı. Titi’yi geri almanın yolu, şartları eşitlemekti.

Oyalanacak zaman yoktu. Orkundena, “Sağlıkla git başkan” diyerek kendisini bekleyen Ku’nilia ile birlikte uzaklaştı, koşup sokağın sonunda gözden kayboldu. Parlamentodaki oylamaya katılmak zorundaydılar. Teh Omt’u hava aracına bindirince o da üç savaşçısını alarak karanlıkta kayboldu.
J 30 havalanırken Omdolant hastane binasına baktı. Yönetim bütün otoritesini kaybetmişti. İbuxlar yönetimi ezip geçmişlerdi. Teh çok haklıydı. İçinden, “Savaş istiyorlarsa, savaşırız,” diye tekrarladı. Artık kuralları güçlü olan belirleyecekti.

*

İbux Delegasyon Başkanı SebreVutan yumruğunu öfkeyle masaya vurdu. Parlamentoda olağanüstü toplantının başlamasından kısa bir süre önceydi. Beş klanın başkanları son ana kadar hastane saldırısının sonucunu beklemişlerdi. Haberi getiren savaşçının söyledikleri çıldırtmış görünüyordu SebreVutan’ı.
“Beceriksiz sulu kafalılar. Sözde savaş eğitimi almışsınız. Bir haltı beceremiyorsunuz.”
“Beş Kan Birliği” olarak adlandırılan birliktelik artık tam bir savaş strateji yürütüyordu. Barış dönemi öncesi o karanlık savaş günlerine dönülmeye çok zaman kalmamıştı. Delegasyon başkanları böyle bir stratejiyi tek başlarına yürütemezlerdi. Mutlaka hükümetlerinden güç ve destek alıyorlardı. Beş klanın güçlü savaş filoları toplanmaya başlamıştı. Galaksiler Arası Siyasal Güç Birliği’nin aldığı bazı kararların klanlarının haklarını hiçe saydığını düşünüyorlardı. Bu çok açık bir savaş nedeniydi. Şekillendiği yer ise Lindeoryun kenti ve Parlamento Sarayı idi. Az sonra gidip kozlarını paylaşacaklardı…

SebreVutan’ın hesabı, oylamadan önce Robon iblislerini kafasından kıskıvrak yakalamaktı. Oysa Omdolant sanki buhar olup uçup gitmişti hastaneden. İşte bu sonuca çok öfkelenmişti.
İbux Delegasyon Başkanı sinirinden yerinde duramıyordu.. Üstelik hastane baskınında arka çıkışları kontrol edecek olan dört savaşçısını kaybetmişti. Öldürülen beş güvenlikçi ise umurunda değildi. Ok yaydan çıkmıştı bir kere. Şov kızı Titi’bukse şırfıntısını kaçırmış olmakla yetinmeyi zor zamanda bir türlü hazmedemiyordu.
“Defol. Ne yaparsanız yapın, bana o iblisi bulun. Ne pahasına olursa olsun. Titi’bukse orospusunu nereye götürdüğünüzü bana hemen bildirin.”
Savaşçı selam verip çıkınca klan başkanlarına döndü, “Başaramadık. Yine de geri dönüş yok. Gidelim,” dedi. Gerçekten de ok yaydan çıkmıştı…

Beş Kan Birliği’nin Savaş Karargahı, B.B.X-12 Şirketinin Lindeoryun Temsilciliği binasıydı. Şirket, Trin Okse Klanı’na aitti ve araştırma laboratuarları için deney araç gereçleri üretiyordu. Kısa bir süre önce açmışlardı bu binada karargahı. Bütün planlar burada yapılıyordu. Dikkat çekecek bir yer değildi ve büyük bir gizlilik içinde sürdürüyorlardı çalışmalarını.
Masadan kalkan delegasyon başkanları gitmeye hazırlandılar. Canlarının sıkıldığı her hallerinden belli oluyordu. İlk tokadı istedikleri gibi vuramamanın sıkıntısı içindeydiler. Şimdi bir an önce bunu telafi etmek zorunda olduklarından yüzleri iyice asılmıştı. Olağanüstü toplantının çok zor geçeceği başlamadan belli olmuştu artık.

Hiç biri iletişimi kullanmıyordu. Konuşmaların kaydedileceğini bildiklerinden işlerini ulaklarla görüyorlardı. Trin Okse Delegasyon Başkanı Krintull hazır bekleyen ulağına bir zarf verdi. “Beşinci Manga” adını verdikleri bir çekirdek savaş gücü oluşturmuştu. Şimdi beş klanın da böyle bir gücü vardı. Çok yakında çatışmalar başlayınca çok iş düşecekti onlara. Bu tırmanışın kanlı sonuçlanacağını herkes biliyordu.
“Zarfı manga komutanına götür. Parlamento Sarayı’nın karşısında yer tutsunlar. Yakında bir yerde gizlensinler ve bizden haber beklesinler. Haber almadıkça da harekete geçmesinler. Az sonra biz de orada olacağız.”
Ulak fırlayıp gitti. Beş Kan Birliği görev dağılımı yapmış, savaşçılarını plan gereği ileri sürmüştü. Kimsenin ummadığı kadar sert olacaktı saldırı. Delegasyon başkanları belgelerin bulunduğu çantaları alıp çıktılar.

*

Teh hastaneden ayrılınca on savaşçısıyla birlikte karanlık sokaklara daldı. Kentte hayat durmuş görünüyordu. Herkes ya parlamento civarında toplanmıştı, ya da yönetimin yayın organlarını izlemek için kapalı alanlardaydı. Barlar tıklım tıklım dolmuştu şimdiden. Lindeoryun kentinin geleceği söz konusuydu ve kimse ilgisiz kalamazdı. Böylesine önemli gelişmelere her zaman rastlanmıyordu. Bu yüzden sokaklar bomboştu.

MegaRit hastane baskınını haber aldığından beri hem kızgın, hem de endişeliydi. Gelecek saatlerde olacakları kestirmek hiç de zor değildi. Oylama sonucunda büyük bir çatışma başlarsa hiç şaşırmayacaktı. Bunu fark edince de elindeki bütün güvenlik gücünü Parlamento Sarayı’nda toplamıştı. Aldığı karar sokaklarda yaşanabilecekler için bir risk taşıyordu ama umurunda değildi şimdi sokaklar. Asıl kavga parlamentoda oylama yapılınca kopacaktı ve elindeki güvenlik gücü gün geçtikçe sayıca yetersiz kalıyordu. Gizlice giriş yapan seksen savaşçıyı duymuştu. Büyük bir tehlike hızla yaklaşıyordu. İşte bu yüzden bütün kuvvetleri ile parlamentoya yüklenmek zorunda kalmıştı.

Teh ve savaşçıları boş sokaklarda hiçbir engele takılmadan Havacılık Şirketi MET – Q’ya ulaştılar. Trin Okse Klanı’na ait B.B.X-12 Şirketinin temsilcilik binasına ana kapıdan giremezlerdi. Orası kalabalık biçimde korunuyordu. Hekuteh bir süredir İbux Delegasyon Başkanı SebreVutan’ın peşindeydi ve sonunda karargahlarının nerede olduğunu bulmayı başarmıştı. Gözcüsü hala binayı kontrol ediyordu. Eğer kuş uçarsa haberi olacaktı. Henüz böyle bir sinyal almamıştı.
MET-Q Havacılık Şirketi aslında Robon kökenli bir şirketti. Kentteki hava taşımacılığını üstlenmişti. Ellerinde her türlü hava aracı vardı. Yönetimin hava kontrol operatörleri ile birlikte hava trafiğini de yönetip denetliyorlardı. Önceden şirket yöneticileri uyarıldığından sorun yoktu.
Teh’in istediği, en sessiz ve manevra kabiliyeti yüksek araçlardan biri olan, Koptogus tipi bir Vip aracıydı. On iki kişilik taşıma kapasitesi bulunuyordu. Koptogus’ların inemeyeceği yer yoktu.. Savaşçılar hiç vakit kaybetmeden hazır bekleyen hava aracına bindiler. Havalandıklarında parlamentoda oylamanın başlamasına bir saat on dakika vardı. Hekuteh karargahta başkanların hastane baskınının sonucunu beklediklerine emindi. Çünkü Omdolant’ı ele geçirmek onlar için oylama öncesi büyük önem taşıyordu. Sonucu öğrenmeden ayrılmayacaklarını tahmin ederek kurmuştu planını.
Koptogus’un hedef binaya ulaşması on dakika sürdü. Binanın çatı girişinde beş savaşçı nöbet tutuyordu. Havadan gelebilecek bir saldırı için tedbirliydiler. Teh yakın iki binaya iki keskin nişancı yerleştirmişti. Koptogus görünür görünmez nişancılar ateş açtılar. Silahları 500 metre mesafeden hedefi buharlaştıracak kadar güçlüydü. Şirkete ait özel hava aracı çatıdaki pistte hazır bekliyordu. Beş Kan Birliği’nin başkanlarını götürecek özel hava aracının pilotu da savaşçıların kaderini paylaşmıştı. Çatıdaki savaşçılar ne olduğunu anlayamadan buharlaşınca Koptogus dikkatle piste indi. Teh girişte alarmların olabileceğini düşünerek içeri girmek yerine beklemeyi tercih etti. Nasıl olsa gitmek için çatıya çıkacaklardı. Çok fazla gecikeceklerini sanmıyordu, çünkü zaman gittikçe daralıyordu.

Teh ve savaşçılarının bekleyişi sadece yirmi dakika sürdü. Kapı açılıp başkanlar çatıya çıktığında kimseyi göremediler. Hava aracına yöneldiklerinde Hekuteh karşılarında birden bire beliriverdi. Koca kafalı savaş tanrısı iki eliyle ağır kılıcı kavramış, yüzünü alaylı bir gülümseme sarmıştı. Görüntüsü ürkütücüydü.
“Başkanlar, yolun sonu..”
En önde İbux Klanının Delegasyon Başkanı SebreVutan vardı. Tepkisi hızlı oldu. Silahına davranınca Teh’in ağır kılıcı havada parladı, şimşek hızıyla indi. SebreVutan’ın silah tutan kolu omuz altından kopup düştü. Hekuteh kükredi:
“Başka kılıcımın tadına bakmak isteyen var mı?”
Kolu kopan İbux’un tiz çığlıklarından başka hiç ses duyulmadı. Savaşçılar ortaya çıkınca başkanlar umutsuzca birbirlerine baktılar. Ummadıkları ağır bir darbe olmuştu bu baskın. Şimdi bütün planları bozulmuştu. Artık Parlamento Sarayı’na gidebilmeleri hayaldi. Canlarını kurtarabilirlerse başka bir dilekleri olamazdı.

Savaşçılar başkanların üstlerini arayıp silahlarını aldılar. Yaralı kolu turnike ile sıkıp sardılar. Çok kan kaybediyordu SebreVutan. Başkanların silahlı olması dikkat çekiciydi. Bir çatışmaya ne kadar hazırlıklı oldukları silahlarından belli oluyordu. Ne var ki, ava giden avlanmıştı…
Teh tekrar kükredi:
“Titi’bukse nerede?”
Sesi bütün acımasızlığını ortaya koyuyordu. Sessizlik oldu. Yaralının iniltilerinden başka ses çıkmıyordu. Hiç biri konuşmaya niyetli görünmüyordu. Teh kılıcın sivri ucuyla İmrox Pun Delegasyonu Başkanı Berbeuza’nın gırtlağını dürttü. Kadın ürküp titredi.
“Sen… Ya konuş, ya da sonsuzluğa git.”
Kılıcını havaya kaldırdı. İmrox Pun Delegasyon Başkanı karşısındakinin şakasının olmadığını hemen anladı. Ölüm baş ucunda bekliyordu. Son bir umutla Cencan Başkanı Secekan’a baktı. O gözlerini kaçırınca direnişi sona erdi.
“O bizim savaşçıların elinde..”
“Nerede ?”
“Bilmiyoruz, henüz bildirmediler. Girişim çok yeni…”
“Hepiniz bir Titi’bukse etmezsiniz. Ya o sağ ve esen bana gelir, ya da ölümün karanlığı sizi yutar. Umarım zarar vermemişsinizdir. Eğer öyle bir şey olursa yalnız siz değil, klanlarınız da kanla öder. Dediklerimi duydun. Tut elinden getir. Bunu kendin yap. Her şey sana kalmış. Titi’ye karşı şu üç salak.. Unutma, onlar canlarını yitirir ama, eğer sen yanlış yaparsan bil ki cayır cayır yanarsın.. En kısa zamanda ara beni.”
Savaşçılarına, Trin Okse, Cencan ve Sensed başkanlarını gösterdi:
“Tıkın bunları araca, gidiyoruz.”
Savaşçılar hızla bindirdiler tutsakları. Az sonra Koptogus havalanıp karanlıkta kaybolmuş, can derdine düşen SebreVutan’la tam anlamıyla yıkılmış Barbeuza pistte yalnız kalmışlardı. Kopan kolu diktirmekten başka bir şey düşünemeyen SebreVutan çılgın gibi kapıya saldırdı. Kan kaybından canı tükenmek üzereydi. Ölüm kovalarken zamanla yarışıyordu artık…

İmrox Pun Delegasyon Başkanı Berbeuza gökyüzüne bakıp derin bir soluk aldı. Şoku atlatıp kendine gelmeye çalışıyordu. Hayatı boyunca asla unutamayacağı bir ders almıştı. Beş Kan Birliği’nin başaramadığı ‘savaşta ön alma’ fırsatını koca kafalı, savaş tanrısı görünüşlü yaratık ustaca başarmıştı.

 

6.Bölümün sonu

Copyright © 2016 Mustafa Âli Targaç – All rights reserved.

Etiketler

Bunlar da ilginizi çekebilir...

Üzgünüz - Yoruma Kapalı

"Once upon a time in the future: 2121" (Aka: Bir Zamanlar Gelecek: 2121)

Sıcak Kafa / Afşin Kum

HİLE – Bölüm – 1

KUTU – Bölüm – 1

Voidrunner

Kategoriler

Ziyaretçiler

Bugün: 194
Bu hafta: 822
Toplam: 344196