Kaptanın Işınlanma Günlüğü – Emirhan Karahasan

Kaptanın Seyir Günlüğü, 1. gün. Pardon, o başka bir hikâye. Sadece geçmişin üzerimde bıraktığı küçük bir alışkanlık diyelim. Bu biraz daha farklı olacak. Bir günce yazmayalı seneler oldu. O zaman başlığımı atayım.
Işınlanma Günlüğü, 1. gün,
Devletin büyük bir gizlilik içinde yürüttüğü İnsanlı Işınlanma Deneyleri isimli projenin üçüncü kobayıyım. Benden önceki diğer iki kobaya ne olduğunu merak ediyorsanız, üçüncü bir kobaya ihtiyaç duyduklarına göre ne olduğunu az çok tahmin edebiliyorsunuzdur. Diğerlerinin aksine bu projeye kendi isteğimle katıldığımı söyleyemem. O meşhur filmlerden gördüğümüz siyah giyen birkaç adam tarafından, apar topar kaçırıldım. Bunun rastgele bir kaçırılma olayı olup olmadığını henüz bilmiyorum. Zamanında Mars’a yapılan ilk insanlı seferin kaptan pilotu olmamın da bir etkisi olabilir.
Deney hakkında bildiklerim bir elin parmaklarını geçmiyor. Buraya geldiğimden beri hiç kimse ile görüştürülmedim. Sadece banyo, tuvalet ve yatağın bulunduğu bir odada yaşıyorum. Yemek, üç öğün olarak veriliyor. Sadece yazılı birkaç madde ile bilgilendirildim. Bu duruma başkaldıramıyorsam, olabildiğince olumlu olmaya çalışırım, diye düşündüm kendi kendime. Belki de, bu deney başarıyla gerçekleşecek ve insanlık adına büyük bir şey başarmış olacağım. Kim bilir?
Işınlanma Günlüğü, 2. gün,
Bugün ilk defa bir yetkili ile konuştum. Şu, siyah giyen adamlar yine oradaydı. Projenin genel koordinatörü olduğunu belirtti ve aynen şunları söyledi: ‘’Siz bizim için çok önemlisiniz. Milyarlarca insanın içinden rastgele seçilmiş biri değilsiniz. Lütfen, bunun bilincinde olun. Deney sırasında güvenliğinizi en üst düzeyde sağlayacağız. Korkmanızı gerektiren hiçbir şey yok.’’ Açıkçası bunları duymak beni bir hayli rahatlatmıştı. Bunun dışında ilginç bir şey yaşanmadı. Sıradan, sıkıcı bir gündü.
Işınlanma Günlüğü 3. gün,
Dışarıdan gelen bazı garip sesler ile uyandım. Anlamadığım bir dilde bağırışlar, tüm koridoru kaplayan ayak sesleri endişelenmeme sebep oldu. Fakat kısa süre sonra koridor eski sessizliğine, ben de uykuma geri döndüm. Yemek getiren görevliler dışında uğrayan olmadı. Diğer dünya ile olan iletişimim git gide kopuyor. İlk gün duvarda asılı olan televizyon bu sabah uyandığımda yerinde yoktu. Daha önce etrafta kesici aletlerin azlığı dikkat çekerken, bugün itibariyle tamamen kaldırıldıklarını fark ettim. Bütün bu olanlar tüylerimi ürpertiyor.
Işınlanma Günlüğü 4. gün,
Bu sabah, gözlerimi çok farklı bir yerde açtım. Üzerimde bembeyaz bir kıyafet vardı. Ameliyat elbisesini andırıyordu. Bir sedyenin üzerinde yatıyordum. Etraf çok karanlıktı. Birkaç dakika sonra bir kapı aralandı. Kapının diğer tarafından gelen ışık kaynağı gelen kişiyi görmemi zorlaştırıyordu. Garip bir şekilde görüş alanım bulanıklaşmaya başladı ve bilincimi kaybettim. Gözlerimi tekrar açtığımda aynı kıyafetler içinde farklı bir odadaydım. Diğer odanın aksine etraf son derece aydınlık görünüyordu. Uzun, geniş bir oda, duvarlarından tavanına kadar her yer beyazlar içindeydi.
Nerede olduğumu idrak etmeyi başardığımda yerimden kıpırdamaya çalıştım. Oda bomboştu. Sadece birkaç adım önümde bir masa ve üzerinde de günlüğüm vardı. Bir günce yazdığımdan haberleri vardı. Onlar içinde sevindirici bir olay olmuştu. Bir ışınlanma projesi kobayının kaleme aldığı günce onların da arşivinde yer alacağından eminim.
Işınlanma Projesi 5. gün,
Gördüklerime inanamayacaksınız! Odamın dış dünyaya açılan penceresinden dışarı baktığımda, aslında dış dünyayı mecazi olarak kullanmamam gerektiğinin farkına vardım. Çünkü pencere gerçekten dünyaya bakıyor. Tahminlerime göre, yer küreden yaklaşık 500 kilometre yükseklikteyiz. Büyük bir şaşkınlık ve heyecan içinde camdan dışarıyı izlemeye koyuldum. Sağ elimi yumruk yapıp dünyanın üzerine kapattım. Artık dünya yoktu. İşte bu kadar küçük ve önemsizdik aslında. Sonsuz evrenin içinde yerimiz, eski bir Mars kaptan pilotunun yumruğu kadardı.
Kapı aralandığında içeri projenin genel koordinatörü girdi. Ellerinin arasında bir yığın dosya ve klasör bulunuyordu. ‘’Demek her şeyin farkına varmışsınız. Bu harika! Burası gizli bir uzay üssü, Bay Yıldırım. Deney buradan gerçekleşecek. Gerekli hazırlıklar tamamlandı. Ama önce şu maddeleri okuyup imzalamanız gerekiyor.’’ diyerek dosyaların arasından bir kalem ve kâğıt çıkardı. Kâğıtta bulunan maddeleri hızlıca okumaya çalışırken bir madde gözüme takıldı. ‘’Bu proje, Andromeda Galaksisi –NGC 224- sakinleri işbirliğiyle düzenlenmektedir.’’ Gözlerim aniden fal taşı gibi açıldı. Genel koordinatöre bir bakış attım. ‘’Sanırım son maddeyi okudun.’’ diyerek karşılık verdi. ‘’Bu okudukların, yaşadıkların senin için karmaşık olmalı. Ama artık ciddi anlamda hazırlanman gerekiyor. Beş dakika sonra proje alanında olmamız lazım.’’
Cevap vermeden usulca başımı sallamak zorunda kaldım. Maddeleri imzaladıktan sonra, kapının dışında beni siyah giyen adamlar karşıladı. Metalimsi, özel bir kıyafet giydirdiler. Bir astronot kıyafetinden çok daha farklıydı. Büyük uzay üssünde, büyük bir alana geldik. Projenin yöneticileri, büyük bir balkondan projeyi izlemekteydi. Geniş, yuvarlak alana geldiğimde günlüğümü genel koordinatöre uzattım. Fakat günlüğün ben de kalabileceğini söyledi. Ardından hiç bitmeyecek gibi duran geri sayım başladı.
‘’5, 4, 3…’’
Beyaz bir ışık bütün alana yayıldı. Sonrasını ben de hatırlamıyorum. Peki, ben şimdi nerede miyim? Bütün proje ekibinin öldüğümü zannettiklerini düşünüyorum. Aslında, benden önceki diğer iki kobayda ölmedi, ben de. Sadece bu Işınlanma Makinesi, evrende bir delik açtı ve paralel bir evrene geçiş yaptık. Moleküllerin parçalanıp, saniyeler içinde farklı bir yerde tekrar birleşmesi gerekirken, planlanmayan bir şekilde paralel bir evrendeyiz. Acaba makinelerindeki bu hatayı kaç kobayı daha buraya gönderdikten sonra fark edecekler?
GÜNLÜĞÜN SONU…

Bunlar da ilginizi çekebilir...

Üzgünüz - Yoruma Kapalı

"Once upon a time in the future: 2121" (Aka: Bir Zamanlar Gelecek: 2121)

Sıcak Kafa / Afşin Kum

HİLE – Bölüm – 1

KUTU – Bölüm – 1

Voidrunner

Kategoriler

Ziyaretçiler

Bugün: 50
Bu hafta: 1289
Toplam: 337859